19 Mayıs 2011 Perşembe

ABDÜLHAK HAMİT TARHAN FOTOĞRAF SLAYTI




ABDÜLHAK HAMİT TARHAN SLAYTI




ŞİİR VİDEOLARI

SERTAP ERENER MAKBER





-*-




HAFIZ BURHAN MAKBER



EMEL SAYIN MAKBER



BÜLENT ERSOY MAKBER



HAMİYET YÜCESES MAKBER

Şair-i Azam

                                   Şair-i Azam
Mevki Viyana
Bir darbe-i ma'kus ile düşmüş o yana
Hep tersine dönmüştür onun giydiği şeyler
Hem bid-defaat!
Onlarla yatıp kalkar imiş kendisi söyler
Vaktiyle bütün Pul'da yapılmışsa da heyhat!
Cümlesi solmuş.
Vaktiyle siyah, şimdi fakat yemyeşil olmuş
Bir paltosu vardır.
Tek gözlüğü vardır, geceler kandilidir o.
Ya rab ne hayat!
Cepler delik az çok
Lakin ne zarar var ki delikten düşecek yok.
Bir korkusu vardır
Meyhanelerin saat-i tatili pek erken...
Bir kirli paçavrayla gezer
Mendilidir o.
Lastikleri bir başkasınındır ki yürürken
Durmaz ayağından çıkar ekser...
Serpuşu ne festir, ne külahtır, ne sarıktır
Kalpak da değildir
Bir şapka mı, haşa. O onun kendine mahsus
Bir başka şekildir.
Keşkül gibi bir şey...
Milliyetini farık olan yok, soruyorlar:
Kimdir bu alamet, bu musibet, ne kılıktır.
Ürkütmeyelim sus...
Bir kahkaha, bir av'ava kopmakta peyapey
Bazen de müheyyâ-yı tasadduk duruyorlar.
Zül farkına bir zam!
Ancak biri vardır, ona der: Şair-i Azam!

Abdulhak Hamit Tarhan


İstanbul Düşman İstilası Altında İken Çamlıca'da

                  İSTANBUL DÜŞMAN İSTİLASI ALTINDA İKEN ÇAMLICA'DA
Hey Çamlıca mehtâbı ne olmuş sana öyle?..
Küskün duruyorsun.
Bir şey kuruyorsun.
Seyrinle ıyan et bana, ilhâm ile söyle:
Aksetmede âlâm-ı vatandan mı bu halet?..
Anlat; bu tahavvül neye etmekte delâlet.
Vaktiyle ederken bu havâliyi zılâlin
Bir sâha-i nilî.
Ey neyyir-i leylî,
Matem döküyor arza bugün bedr ü hilâlin
Bir şeb ki, zîrinde küsûfun,
Seyrangehi olmakda tuyûfun.
Mâzîden esip gelmede bir nevha-i vâveyl..
Bir âh-ı müebbed.
Hangi güneşin mâtemidir zulmetin ey leyl,
Ey şi’r-i muakkad
Yıldızlar olur bence meâlin gibi nâ-yab
Atîde görünmezse o mâzideki mehtâb
Olmazdı sabahın da yarın gülmeye meyli
Pîşinde bu dîdar-ı mahûfun.
Kartallara baktım düşüyorlar yere bi-ta’b;
Oldum sanıyordum Melekü’l Mevt ile hem-hâb.

Abdulhak Hamit Tarhan


Sahra

                                                       SAHRA
Bu eser yeni türk edebiyatında pastoral şiirin ilk örneğidir.
Şair bu eserinde kır hayatını bu hayatın dinlendirici güzelliklerini anlatır.
Şekil ve kafiyeleniş bakımından serbest ve yenidir.

Bir zamanlar karargâhım idi
Bedeviler gibi beyâbanlar;
Buna mucib de iştibâhım idi;
Nasıl imrar-ı vakt eder anlar.
Belde halkında görmedin hayfa
Gördüğün ünsü ehl-i vahşette!
Bedevîler sukûn u rahatte;
Sürdüğü daima ganemle sefâ.
Beledî muttasıl esir-i cefâ;
İntiâş aleminde zulmetde!
Biri endişeden aman bulmaz;
Biri endişeye zaman bulmaz.

Abdulhak Hamit Tarhan



gibi 12 mısralık kıtaları Namık Kemal tarafından takdir edilmiş Kemal VAVEYLA isimli meşhur vatan şiirini Sahra’nın bu kıtalarına benzeterek ve mısralarını bazı farklarla onun gibi kafiyelendirerek 11 mısralık kıtalar halinde söylemiştir.



Makber

Makber

Eyvah ne yer ne yar kaldı
Gönlüm dolu ah u zar kaldı
Şimdi buradaydı gitti elden
Gitti ebede gelip ezelden
Ben gittim o haksar kaldı
Bir köşede tarumar kaldı
Baki o enisi dilden eyvah
Beyrutta bir mezar kaldı

Bildir bana nerde nerde Ya Rab
Kim attı beni bu derde YA Rab
Nerde arayayım o dil rübayı
Kimden sorayım bi-nevayı
Derler ki unut o aşnayı
Gitti tutarak reh-i bekayı

Sığsın mı hayale bu hakikat
Görsün mü gözüm bu macerayı?
Sür'atle nasıl da değişti halim
Almaz bunu havsalam hayalim.

Çık Fatıma! lahteden kıyam et
Yanımdaki haline devam et
Ketn etme bu razı şöyle bir söz
Ben isterim ah öyle bir söz
Güller gibi meyl-i ibtisam et
Dağı dile çare bul meram et
Bir tatlı bakışla bir gülüşle
Eyyamı hayatımı temam et

Makber mi nedir şu gördüğüm yer
Ya böyle reva mı ey cay-ı dilber
Abdulhak Hamit Tarhan